22 Şubat 2014 Cumartesi

Karl Georg Büchner'in Hayatı

Karl Georg Büchner'in Hayatı


Alman oyun yazarıdır. 20. yüzyıl Alman tiyatrosunun temellerini atmıştır. Alman romantizminin aksine yapıtlarında, insanları toplumsal, tarihsel ve psikolojik boyutları ile ele aldı.

Büchner, Darmstadt yakınlarındaki Goddelau kasabasında doğdu. Doktorluğu meslek seçmiş bir aileden geliyordu. İlk öğretmeni annesi oldu. 1825′te liseye başladı. 1833 ekiminde eğitimini sürdürmek için Darmstadt’tan Giessen’e gitti, tıp fakültesine yazıldı.

Giessen o yıllarda hükümete karşı gizlice yürütülen özgürlük eylemlerinin en yoğun olduğu yerlerden biriydi. Gissen’e gitmesinin üstünden çok geçmeden Büchner arkadaşlarıyla birlikte “İnsan Hakları Birliği” adını verdiği gizli bir birlik kurdu. İlk yapıtı olan Danton’un Ölümü’nü Büchner 1835′in ocak ve şubat aylarında Bildiri’nin kovuşturmasının sürdüğü o gerilimli günlerde yazmıştı. Yakalanan arkadaşları için duyduğu acı, onları ele veren hainlere beslediği üzüntü ve kendisinin de her an tutuklanabileceği endişesi Danton’u yazdığı günlerde kafasını kemirip durmuştu.

Büchner yirmi dört yıllık kısacık yaşamının son üç yılına bir bildiri, bir öyküyle üç oyun sığdırmıştır.
1835′de yazdığı, ilk oyunu olan Danton’un Ölümü, Fransız Devrimi’ni konu alıyordu. 1836′da yazmaya başladığı fakat yarıda kalan oyunu Woyzeck sonradan Alban Berg tarafından opera olarak bestelendi. Lenz adında bir uzun Öykü yazmıştır. Maddeci düşünür Ludwig Büchner onun kardeşidir.


Alman romantizminin aksine yapıtlarında, insanları toplumsal, tarihsel ve psikolojik boyutları ile ele alan 24 yaşında ölen ve yaşamına üç eser sığdıran 1835′de yazdığı ilk eser olan Danton’un Ölümü (Dantons Tod), Fransız Devrimi’ni konu alan bir yapıttır. Oyun, Avusturya’lı besteci Alban Berg tarafından tamamlanarak Woyzeck operası haline getirildi. Danton’un Ölümü, Alman edebiyatının ilk bilinçli dramı sayılmaktadır.

Büchner’in 1833 yılında nişanlısına yazdığı mektupta sarf ettiği; “Kan görmeye alıştım, ama giyotin bıçağı değilim ben. İnsanoğlunun kutsandığı lanetli sözlerden biri de zorunluluk sözü. “Vurmak zorunlu olduğunda vuranın vay haline” deyişi dehşet verici” sözleri “Danton’un Ölümü’nün ana fikri olarak da düşünülebilir.

Fransız Devrimi sürecinde aristokrasiye karşı daha ılımlı olan taşralı burjuvaların oluşturduğu Jirodenler’e karşı zaferi kazanıp, iktidara yerleşen Jakobenler’in iki öncü ismidir Danton ve Robespierre. Jakobenler, bütün kalıntılarıyla ortadan kaldırmak istedikleri aristokrasiye karşı şiddet uygulama ve toplumsal eşitlik sağlama amacındadır.

Danton bir süre sonra, giyotinlerin artık durması gerektiği görüşüne yaklaşırken; Robespierre Dehşet, çünkü onsuz erdem güçsüzdür aristokratların daha temizlenmesi gerektiğini savunur. Danton karakterinin bezgin ve umutsuz tutumuna da dikkat çekmek gerekir. Robespierrenin ahlaksızlık” olarak tanımladığı “haz, keyif” düşkünlüğü ile birleşen bir bezginliktir bu. Sonunda, önce Danton karşıdevrimci olarak giyotini boylar, ardından da Robespierre Karl Marx’ın “birinci Fransız Devrimi”nin partileri ve yığınları kadar kahramanları da, Romalı kılığında ve Romaya özgü cafcaflı sözler kullanarak, kendi çağlarının ödevini, yani modern burjuva toplumunun meydana çıkması ve kurulması işini yerine getirdiler dediği isimler sırasıyla birbirlerini giyotine göndermiştir. Yoksullara ve herkese; eşitlik, özgürlük ve adalet vaat eden devrim, sonunda burjuva diktatörlüğe evrilmiştir.

Büchner, “Danton”un Ölümü”nde, yeni bir çağı açan büyük Fransız Devrimi”nin ekmek ve su isteyen yoksullara kesik başlar ve kan verdiğini söylüyor; Dantonun ağzından. Bu devrimin önemini yadsıyan bir tutum değil elbette. “Danton’un Ölümü” ile bütün bir Fransız Devrimini anlatma iddiasında değil Büchner; sadece “devrim ve ölüm temasına odaklanıyor.
Danton ve Robespierreden söz edip; de Nâzım Hikmetin İhtilali Kebir” şiirini anmamak olmaz: “Kahrol Danton./ Ölmelisin Robespierre'im…/ Yaşasın Marat! / Ben Babeufle beraberim

Babeuf mu Fransız Devriminin sol kanadı sayılan Eşitler Hareketinin önderi Babeuf, Komünist Manifesto'da şöyle anlatır: Feodal toplumun devrildiği ve herkesin galeyan içinde bulunduğu bir zamanda işçi sınıfının kendi sınıf çıkarlarını üstün kılmak için doğrudan doğruya giriştiği ilk teşebbüs, gerekli maddi şartlar oluşmadığı için başarısızlıkla sonuç vermişti.”

Tarihe düz bakınca Babeuf, “Danton’un Ölümü’nde şiddetle eleştirilen Robespierre’den daha da radikal görünebilir; ama devrim bu… Bir kez başladı mı; ilerlemeli. Öyle de olur hep. Dantonun oyunda söylediği “Biz devrimi yaratmadık, devrim bizi yarattı” sözünü anımsamakta fayda var. Bu sözü, ‘devrimin asıl gücünün “kahramanlar” değil, geniş halk yığınları olduğu” biçiminde okumak mümkün. Hal böyle olunca, aslolan da onların talepleri olmalı; hani Fransız Devriminin eksik bıraktığı… Kesik başlar ve su gibi akan kanların nedeni de buralarda olsa gerek…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder