25 Şubat 2014 Salı

Nelson Mandela'nın Hayatı

Nelson Mandela'nın Hayatı


20. yüzyılın en tanınmış siyasal tutuklularından Nelson Rolihlahla Mandela 18 Temmuz 1918’de Güney Afrika’nın Transkei bölgesi, Thembu kabilesinde doğdu.

1937'de, Healdtown’a yerleşerek Fort Beaufort College’ta eğitimine devam etti. Burada siyasi olaylara karıştığı ileri sürülerek okuldan uzaklaştırıldı.

1942'de Witwaterstrand Üniversitesi’nin hukuk bölümünü bitirerek avukatlık yapmaya başladı.

Ülkenin ilk siyah avukatı oldu. 1944’te ırk ayrımına karşı yerli halkın kurduğu Afrika Ulusal Kongresi’ne (ANC) katıldı.

1948 yılında kongrenin Gençlik Birliği’ne sekreter ve 1950’de başkan seçildi. Mandela, rejimin ırkçı baskı politikasına karşı kitlesel mücadeleyi örgütleyenler arasında ilk sıralarda yer alıyordu.

ANC içinde yaptığı çalışmaların yanı sıra , Olivier Tambo ile avukatlık bürosu açtılar. Güney Afrika’da siyahların açtığı bu avukatlık bürosu, kısa zamanda apartheid (ırkçılık) kanunlarının haksız yere birer suçlu haline getirdiği siyahların merkezi haline geldi.

-Irkçılık karşıtlığına 27 yıl mahkumiyet-

Mandela, 1961’de (Ulusun Mızrağı) adlı yeni bir örgüt kurdu.

Örgütün amacı, ırkçı rejime karşı örgütlenecek sabotaj eylemlerini temel alan silahlı mücadele yürütmekti.

Mandela’nın örgütün gelişmesi için çalışmak, Güney Afrika dışına yolculuklar yaparak uluslararası ilişkiler kurmak ve destek aramakla geçirdiği illegal çalışma dönemi 5 Ağustos 1962’de tutuklanmasıyla sona erdi.

Yasadışı grev çağrısı yapmak ve geçerli bir pasaporta sahip olmadan Güney Afrika dışına çıkmak suçlarından 5 yıl hapse mahkum edildi.

Mandela Robben Island adasında cezasını çekerken 1963’te polis ANC’nin yer altı merkezini tutukladı ve Umkhonto örgütüne ilişkin bir dizi belge, eylem planı vb. ele geçirdi.

Mandela ve arkadaşları, açılan davanın sonunda “Güney Afrika hükümetini devirmek için gizli planlar yapmak” suçundan ömür boyu hapse mahkum edildiler.

O günden sonra Mandela, ırk ayrımına karşı mücadele eden Afrikalı siyahların sembolü oldu.

-İlk siyahi devlet başkanı-

“Dünyanın en ünlü mahkumu” olarak anılan ve ırkçılığa karşı mücadelenin bütün dünyada yoğunlaşması üzerine adı duyulan Nelson Mandela, 11 Şubat 1990'da Cape Town’daki cezaevinden çıkarak, 27 yıl sonra özgürlüğüne kavuştu.

Nelson Mandela’nın başında bulunduğu Afrika Ulusal Kongresi’nin ırk ayrımına karşı uzun yıllar süren mücadelesi, 18 Mart 1992'de sonucunu verdi; siyahlara eşit vatandaşlık hakkı tanıyan ve Devlet Başkanı De Klerk tarafından planlanan anayasa değişikliği halk oylamasıyla kabul edildi.

“Mücadele benim hayatımdır. Hayatımın sonuna kadar siyahların bağımsızlığı için mücadele edeceğim” diyen Nelson Mandela 10 Mayıs 1994'de Güney Afrika’nın ilk siyah Devlet Başkanı oldu.

1962’de Lenin Barış Ödülü, 1979'da Nehrü Ödülü, 1981'de Bruno Kreisky İnsan Hakları Ödülü, 1983'de UNESCO’nun Simon Bolivar Ödülü verildi.

15 Ekim 1993'te ise Frederik W. De Klerk ile beraber Nobel Barış Ödülü’nü aldı.

Ancak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından kendisine verilmesi kararlaştırılan 1992 yılı Atatürk Barış Ödülü’nü “Türk hükümetine yönelik insan hakları ihlali suçlamaları” nedeniyle kabul etmedi.

Mandela’nın 40 yıl önceki sözleri onun eşitlik ve özgürlük düşüncesini özetliyor:

“Tüm insanların uyum içinde birlikte yaşadıkları ve eşit haklara sahip oldukları demokratik ve özgür bir toplum hayali hiç aklımdan çıkmıyor. Uğrunda yaşadığım ideal bu ama gerekirse bunun için ölmeye de hazırım.”

Abdülkerim Hattabi'nin Hayatı


Abdülkerim Hattabi'nin Hayatı


(1882-1963) Kuzey Afrika'da Fransız ve İspanyol işgaline karşı silâhlı mücadeleyi başlatan mücahid, Rif Cumhuriyeti'nin kurucusu ve başkanı (1921-1926). 

Asıl adı Muhammed b. Abdülkerîm'dir. Fas'ın Rif bölgesindeki Ecdîr şehrinde doğdu. Babası, Uriyagel (Vuryâgel) kabilesinin şeyhiydi. İlk ve orta öğrenimi Melîle'de (Melilla), yüksek öğrenimini Kayrevan Üniversitesi'nde yaptı. İspanyolca ve Fransızca öğrendi. İslâmî ilimler yanında Batı kültüründe de kendisini yetiştirdi. 1906’da Melîle'de Telegrama del Rif gazetesinde editör olarak çalışmaya başladı. Bir müddet kadılık yaptıktan sonra 1914'te kâdılku-dâtlığa getirildi. İspanya'nın himayesi altında bulunan ülkesinde bağımsızlığı ve halifeliği savunduğu için tutuklanarak dîvânıharp'te yargılandı. Bir müddet hapis yattı.

Babası I. Dünya Savaşı yıllarında İspanyollar'a karşı mücadele etti. 1920 yılında onun ölümünden sonra kabilenin başına geçen Abdülkerîm, Rif bölgesinde diğer kabilelerin de katılmasıyla bağımsız bir yönetim kurmaya çalıştı. Bu amaçla İspanyollar'a karşı cihad açtı. 22 Haziran 1921'de Annoual'da İspanyol ordusunu yenilgiye uğratması, onun halk arasındaki nüfuz ve şöhretini arttırdı. Bir süre sonra Rif Cumhuriyeti'ni ilân etti ve bu devletin başkanı oldu. Bölgede hâkimiyetini güçlendirmek için çeşitli mücadelelere girişti. İslâmî esaslarla çağdaş kurumları bağdaştırmak suretiyle idarî, malî ve hukukî alanlarda ülkesini teşkilâtlandırmaya çalıştı. Kabile temsilcilerinden oluşan bir meclis kurdu; meclise karşı sorumlu olacak bakanlar tayin etti.

Rif Cumhuriyeti'nin gücü ve nüfuzu artınca dışarıda tanınması için teşebbüse geçtiyse de başarılı olamadı. Devletin giderek güçlenmesi ve bölgeye hâkim olması, Fransa'nın sömürgesi durumundaki Fas Sultanlığı'nı ve İspan-yollar'ın bölgedeki geleceğini tehdit etmeye başladı. Fransa, Kuzey Afrika'da kendisine karşı gelişecek ayaklanmalara cesaret vermesinden ve onlara destek olmasından korktuğu için Abdülke-rîm'i etkisiz hale getirmeye çalıştı. Rif bölgesinde yaygın olan tarikatların toplum yapısında etkileri büyüktü. İslâmî özden saptıkları gerekçesiyle tarikatlara sempati ile bakmayan Abdülkerîm, onlarla açık bir sürtüşmeye girmemekle birlikte, halk arasındaki tesirlerini sınırlandırmaya çalışıyordu. Onun bu tavrını fırsat bilen Fransızlar tarikat mensuplarını silâhlandırarak ayaklandırmaya çalıştılar. Diğer taraflan İspanya ve Fransa, Abdülkerîm'e karşı girişecekleri savaş hususunda anlaşarak güneyden ve kuzeyden harekete geçip kalabalık ordularıyla onun kuvvetlerini bozguna uğrattılar ve kendisini de esir aldılar. Böylece Rif Cumhuriyeti son bulmuş oldu (1926).

Fransa'nın Hint Okyanusu'ndaki Rğu-nion adasına sürgün edilen Abdülkerîm orada yirmi bir yıl kaldı. Nihayet 1947'de Fransa'ya nakline izin verilmesi üzerine bindiği gemi Süveyş Kanalı'ndan geçerken kaçıp Mısır'a sığındı. Burada Habîb Burgiba ve Allâl el-Fâsî gibi Kuzey Afrikalı milliyetçi liderlerle birlikte, hayatı boyunca başkanlığını yapacağı Mağrib Kurtuluş Komitesi'ni (Lecnetü tahrîri'l-Mağribi'l-Arabî) kurdu.Hareket tarzı konusunda arkadaşlarıyla anlaşmazlığa düşen Abdülkerîm, Batlı işgalcilere karşı tedhiş hareketlerini tasvip etmemekle beraber istiklâl davasında tâvize de yanaşmamaktaydı. Nitekim Fas'ın istiklâlini kazanmasından sonra Sultan V. Muhammed'in 1958”de yaptığı vatana dönüş davetini, Kuzey Afrika'nın henüz bütünüyle düşman istilâsından kurtulmadığı gerekçesiyle reddetti. 6 Şubat 1963'te Kahire'de vefat etti. Faslılar'ın millî kahramanı olarak tanınan Abdülkerîm, aynı zamanda Kuzey Afrika milliyetçiliğinin öncülerinden ve II. Dünya Savaşı'ndan sonra Asya ve Afrika ülkelerinde Batı sömürgeciliğine karşı gelişen silâhlı kurtuluş hareketlerinin de ilk uygulayıcılarından biridir. Rif Savaşı'nda Fransız ve İspanyollar'a karşı verdiği silâhlı mücadele, sömürge altında bulunan diğer milletlere de örnek teşkil etmiştir.

Stepan Gevorgi Şaumyan'ın Hayatı


Stepan Gevorgi Şaumyan'ın Hayatı


Stepan Gevorgi Şaumyan (Ermeni: Ստեփան Գեւորգի Շահումյան, Rusça: Степан Георгиевич Шаумян Stepan Georgiyeviç Şaumyan, 1 Ekim 1878 – 20 Eylül 1918)Ermeni asıllı Rus komünist ve Bolşevik. 1917 Ekim Devrimi sırasında Kafkaslarda önde gelen Bolşevik önderlerdendir.
Çok sayıda gazete ve yayın çıkartmış olsa da en çok Bakü Komünü lideri olarak tanınır. Mart 1918’de Bolşevik lider Lenin tarafından Kafkaslarda Bolşevik iktidarın etkin hale gelmesi ile görevlendirilmiştir. Bakü Komünü sırasında sayısız sıkıntılarla karşı karşıya kalmıştır; şehrin Azeri ve Ermeni nüfusu arasında yaşanan etnik saldırılar ve bölgeye karşı ilerleyen Osmanlı Ordusuna karşı savaşırken Ekim Devrimini bölgeye yaymaya çalışmıştır.
Şaumyan, devrimci geçmişi boyunca Suren, Surenin ve Ayaks takma isimlerini kullanmıştır. Bakü’de iktidarı alarak kurdukları komünün 1918 Temmuz ayında düşmesiyle beraber 26 Bakü Komiseri olarak bilinen Şaumyan ve diğer Bolşevik önderler şehri terk ederek kaçsalar da Hazar Denizi kıyılarında İngilizler ve Bolşevik karşıtlarınca yakalanarak 20 Eylül 1918 günü idam edilirler.

Anastas Mikoyan'ın Hayatı

Anastas Mikoyan'ın Hayatı


(1895 Tiflis-1978 Moskova), Sovyet siyaset ve devlet adamı. Ermeni bir işçinin oğlu olan Mikoyan, 1915′te Komünist Partisi üyesi oldu. Bakû yöresindeki işçilerin örgütlenmesiyle görevlendirildi.
1917 Devrimi’nden sonra Sovyet Hükümeti’ni başarıya ulaştırmak amacıyla işçileri örgütlendirme işinde görev aldı.
1926′da Politbüro adayı oldu. İç ve dış ticaret bakanlığı (1926), iaşe bakanlığı (1930-1934), gıda sanayii bakanlığı (1934-1938), dış ticaret bakanlığı (1938-1949) ve 1955′te bakanlar kurulu başkan yardımcılığı yaptı.
1964 yılında Yüksek Şûra başkanı (cumhurbaşkanı) olan Mikoyan, Aralık 1965′te sağlık sorunları nedeniyle siyaseti bıraktı.

Vasil Levski'nin Hayatı

Vasil Levski'nin Hayatı

Vasil Levski.jpg

Vasil Levski, (Bulgarca: Васил Левски) asıl adı Vasil İvanov Kunçev (d. 18 Temmuz 1837,Karlovo, Rumeli-ö. 19 Şubat 1873, Sofya yakınları), Bulgaristan'ın Osmanlı egemenliğinden kurtuluş mücadelesine önderlik etmiş Bulgar devrimci.

Öğrenimini bırakarak bir süre keşişlik yaptıktan (1858-1864) sonra kendini Bulgaristan'ın kurtuluşu mücadelesine adadı. Cesaretinden dolayı Levski (Aslan gibi) lakabıyla anılmaya başladı. Georgi Sava Rakovski'nin devrimci fikirlerinden etkilenerek 1862'de Bulgaristan'ı terk ederek Sırbistan'da kurulmuş olan Bulgar Gönüllüler Örgütü'ne katıldı, örgütün Belgrad'daki merkezinde askeri eğitim gördü. 1862 ve 1868'de kurulan iki Bulgar gönüllü alayını birleştirdiyse de Sırp hükümetinden umduğu desteği alamadı. Bunun üzerine mücadeleyi yurtdışından ülke içine taşıyarak Bulgar ulusal hareketinde yeni bir evreyi başlattı. Bulgaristan'a döndükten sonra, ülkeyi dolaşarak gizli devrim komiteleri oluşturdu. Bulgar bağımsızlık hareketinin dış merkezi olan Bükreş'te Lyuben Karavelov'la birlikte 1869'da Bulgar Merkezi Devrimci Komitesi'ni kurdu. Bulgaristan'da bu komiteye bağlı kişi ve hücrelerden bir ağ oluşturdu. 1872'de Bulgaristan'a görevle gizlice gidişlerinden birinde, Osmanlı postasına yönelik bir soygundan sonra ortaya çıkartılan örgütüyle birlikte yakalandı. Özel bir mahkemede yargılandı ve asılarak idam edildi.
Bugün Bulgaristan'da ulusal kahraman sayılan Levski'nin idam edildiği 19 Şubat tarihi yıl dönümlerinde anılır.

Peyo Yavorov'un Hayatı

Peyo Yavorov'un Hayatı


Bulgar şair ve oyun yazarı Peyo Yavorov'un asıl adı Peyo Kraçolov'dur. 6 Mayıs 1877'
de Çırpan'da doğdu, 20 Ocak 1914'te Sofya'da öldü. Öğrenimi yaşamı köyünde ve 
Filibe'de geçti. Telgrafçılık, kütüphane görevlisi, sanat yazmanlığı yaptı.1903 Ağustos'
unda Osmanlı yönetimine karşı girişilen başarısız Makedonya Ayaklanması'nın 
hazırlanmasında rol oynadı. Devrimci gazetelerde yayın yönetmeliği yaptı ve partizan 
gruplarla iki kez Makedonya'ya geçti. Karısının 1913'te kendini öldürmesi üzerine kendi de intihara kalkıştı, başaramadı, kör oldu. 1914'te Sofya'da genç yaşta intihar etti.
Bulgar şiirinde Simgeciliğin öncüsü kabul edilir. Radikal hareketlerden düş kırıklığına 
uğradıktan sonra Gerçekçilikten uzaklaşarak iç gözleme ve Simgeciliğe yönelmiştir.

Lyuben Stoyçev Karavelov'un Hayatı

Lyuben Stoyçev Karavelov'un Hayatı


Lyuben Stoyçev Karavelov (Bulgarca: Любен Стойчев Каравелов) (1834, Koprivştitsa, Filibe yakınında-21 Ocak 1879, Rusçuk, Bulgaristan), Bulgar yazar ve devrimci. Bulgaristan'ın ulusal uyanışına katkıda bulunmuştur.
Yirmi üç yaşında Rusya'ya göç eden Karavelov Moskova'da etnografya öğrenimi gördü ve Rus radikal düşüncesinden etkilendi. Değişik dergilerde siyasal polemikler, öyküler, ülkesiyle ilgili incelemeler yayımlamaya başladı. Devrimcilerle bağlantısı yüzünden güvenliği tehlikeye girinceSırbistan'a (1867) gitti. Ama çok geçmeden Sırp liberal muhalefetiyle işbirliğinden ötürü sınır dışı edildi. Daha sonra Macaristan ve Romanya'da siyasi eylemlere katıldı; Bükreş'te, kendi yönetimindeki Svoboda (1869-72) ve Nezavisimost (1873-74) adlı dergilerde Bulgarların devrimci davasını savundu. 1869'da Bükreş'te Bulgar Devrimci Merkez Komitesi'ni kurdu. Vasil Levski ve Hristo Botev'le birlikte ülkesinin bağımsızlığı için çalıştı. Balkan halkları arasında bir federasyon kurulmasını önerdi. Ama yenilgiler, kişisel zorluklar ve ihanetler yüzünden, coşkusunu yitirdi.
Öykülerinde Bulgaristan'daki Osmanlı yönetiminin son yıllarındaki Bulgar toplumunu renkli ve özgün biçimde betimledi. Olgucu, demokrat ve kilise düşmanıydı. Bulgar edebiyatının önemli adlarından biri olan Karavelov'un en önemli yapıtları arasında Voyvoda (1860), Donço (1864),Turski Paşa (1866), tarihi romanı Balgare ot staro vreme (1867; Eski Çağlarda Bulgarlar) ve Bulgar yaşamından manzaralar çizdiğiMaminoto detentse (1875; Anasının Oğlu) sayılabilir.